NARMANLI HAN

1831’de İtalyan mimar Giuseppe Fossati tarafından inşa edilen Narmanlı Han, İstiklal Caddesi üzerinde, Taksim’den Tünel’e inerken sağ tarafta yer alır. Yapıldıktan sonra uzun yıllar Rus elçilik binası olarak kullanılmıştır. Elçilik başka yere taşındıktan sonra bir müddet konsolosluk büroları burada hizmet vermeyi sürdürür. 1933’te bina Avni Narmanlı ve Sıtkı Narmanlı adlı iki tüccar tarafından satın alınır. Eminönü’ndeki işyerlerini buraya taşıyan Narmanlı kardeşlerle birlikte onların adıyla anılmaya başlayan handa  halıcı, antikacı, noter ve konfeksiyoncuların yanı sıra zamanla heykeltraş, ressam ve yazarlar da yer kiralamaya başlar. Narmanlı Han, 1950’lere kadar Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aliye Berger, Tatyana Moran, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın çalışma ve yaşama mekânı olur.  

Tatyana Moran, Tanpınar’ın Narmanlı Han’a nasıl yerleştiğini şöyle anlatıyor:

Hamdi profesör olarak Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda da Güzel Sanatlar’da ders veriyordu. Mali durumunu düzeltmişti. Bana artık ablasının evinden ayrılıp taşınmak istediğini söyledi. Aklıma derhal bizim Narmanlı yurdunda giriş katında küçük bir daire geldi; bir büyük oda, mutfak ve banyodan ibaretti. Ucuza da vereceklerdi. Teklif ettim. Hamdi çok sevindi. Derhal tuttu ve taşındı. Perde olarak gazeteler yapıştırdı. Bir iki tabak, bardak satın alındı.

Hamdi bir gün hasta oldu. Bizim hizmetçi Melahat aşağıya inip, ‘Hamdi Bey nedir o eski yorgan, o sizi ısıtmıyor, perdeleriniz de yok, niye böyle oturuyorsunuz?’

‘Param yok’ demiş Hamdi.

‘Bunları taksitle size yaptırırım’ ve yaptırdı da.

Bu daire her akşam dolup taşıyordu; Bedri Rahmi, karısı, kızkardeşi Mualla (şimdi Anhegger’in karısı) Sabahattin Eyüboğlu, ressam Zeki Faik İzer, Mehmet Ali Cimcoz ve karısı Adalet… Türküler söylenir, yenilip içilirdi” (Tatyana Moran, Dün, Bugün, İletişim Yayınları, 2000, s.111).

Haldun Taner ise Tanpınar’ın Narmanlı yıllarını şöyle anlatır: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın En Bereketli Yılları Narmanlı Yurdu’ndaki Bekâr Odasında Geçti

2015 yılında, bina restorasyon çalışmaları için kapatılmadan önce fotoğraf çekmek amacıyla Narmanlı’ya girdik (Handan İnci – Müjdat Arslan). Avlunun sağ bölümünde yer alan bütün odaları gezdik. O perişan hali bile, bir zamanlar ne kadar etkileyici, zarif bir bina olduğunu fark etmemizi engellemiyordu. Yerlere saçılmış, film bantları, kumaş parçaları, eski kadın ayakkabıları, noter mühürleri, kırık taş plaklar burada yaşanmış hayatları arkeolojik bir kazının katmanları gibi sermişti önümüze. Birkaç gün sonra çöplüğü boylayacak bu izleri ayrı ayrı kaydetti Müjdat’ın kamerası. Tabii benim aklım fikrim Tanpınar’ın odasındaydı. Asistanı Turan Alptekin’in verdiği bilgilere göre (kapıdan girildiğinde sağdaki blokta, aşağıdan ikinci ya da üçüncü kapı 7/2 zemin katta, sağdaki daire) hemen oraya yönelmiştim. Sonrasını ben anlatmayayım, fotoğraflar göstersin size:

Tanpınar’ın Odasından

NARMANLI HAN BELGESELİ

İstanbul kültür hayatının anıtsal yapılarından olan Narmanlı, son yıllarında bakımsız kalarak iyice yıprandı.  2014’te iş dünyasından iki ortak tarafından satın alınan binada restorasyon çalışmaları başlamadan önce, çalışkan bir belgeselci ekip (yapımcı, yönetmen Burcu Soydan ve Umut Mete Soydan) bina hakkında bir belgesel çekmeyi başardılar. Özellikle, Narmanlı’da yaşayan ve çalışan son misafirleriyle söyleşerek kültürel belleğimiz için çok önemli bir kültür hizmeti yaptılar.  Soydan ekibi, maalesef bu belgeseli henüz herhangi bir kanalda gösterebilme şansı bulamadı. Burada bazı bölümlerini sunacağımız belgeselin tam haliyle geniş bir izleyici kesimine ulaşması için sponsor desteği bekleniyor.